GÜNCEL: 16/09/2015 |
Ekonomi
Bakanlığından: İTHALATTA
HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ NO:
2015/43) BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgi
ve İşlemler Mevcut önlem
ve soruşturma MADDE 1 – (1) 22/3/2009 tarihli ve 27177 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta
Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2009/8) ile
tamamlanan sübvansiyon soruşturması (esas soruşturma) sonucunda, Hindistan
menşeli PET filmlerin ithalinde CIF bedelin %4,25’i ila %21,61’i arasında
değişen oranlarda telafi edici vergi şeklinde kesin önlem yürürlüğe konulmuştur. (2) İthalatta
Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğin (Yönetmelik) 35 inci
maddesinin ikinci fıkrası hükmüne uygun olarak, 29/6/2013 tarihli ve 28692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta
Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2013/11) ile söz
konusu ürüne ilişkin önlemlerin 22/3/2014 tarihinde sona ereceği, yerli üretim
dalının mevzuatta öngörülen sürelerde yeterli delillerle desteklenmiş bir
başvuru ile nihai gözden geçirme soruşturması (NGGS) açılması talebinde
bulunabileceği duyurulmuştur. (3) Yürürlükte
bulunan önlemin sona ermesi halinde sübvansiyonun ve zararın devam etmesinin
veya yeniden meydana gelmesinin muhtemel olduğu iddiası ile yerli üretici
Süper Film Ambalaj Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Süper Film) tarafından yapılan ve Polinas Plastik Sanayii ve Ticareti A.Ş. (Polinas)
tarafından da desteklenen başvuru üzerine21/3/2014 tarihli ve 28948 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta
Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2014/6) ile
başlatılan NGGS, T.C. Ekonomi Bakanlığı (Bakanlık) İthalat Genel Müdürlüğü
(Genel Müdürlük) tarafından yürütülerek tamamlanmıştır. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 14/6/1989 tarihli ve 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi
Hakkında Kanun, 20/10/1999 tarihli ve 99/13482 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile yürürlüğe konulan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Karar ve
30/10/1999 tarihli ve 23861 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta
Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde
yürütülen nihai gözden geçirme soruşturmasının sonuçlarını içermektedir. Yerli üretim
dalının temsil niteliği MADDE 3 – (1) Başvuru aşamasında sunulan delillerden, başvurunun
Yönetmeliğin 18 inci maddesinin birinci fıkrası ile 20 nci maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde yerli üretim dalını
temsil niteliğini haiz olduğu anlaşılmıştır. Soruşturma süresince ilgili
taraflarca, bu tespiti değiştirecek yeni bir bilgi veya değerlendirme
sunulmamıştır. Bu Tebliğin ilerleyen bölümlerinde Süper Film firması “yerli
üretim dalı” olarak anılacaktır. İlgili
tarafların bilgilendirilmesi ve toplanan bilgilerin değerlendirilmesi MADDE 4 – (1) Soruşturma açılmasını müteakip, soruşturma konusu ürünün
Bakanlık tarafından bilinen Hindistan’daki üreticilerine/ihracatçılarına,
Türkiye’de yerleşik ithalatçılarına ve ayrıca soruşturmanın taraflarından
biri olarak Hindistan’ın Ankara’daki Büyükelçiliğine soruşturmanın açılışına
ilişkin bildirimde bulunulmuştur. (2) Bildirimde,
soruşturma açılış Tebliğine, başvurunun gizli olmayan özetine ve soru
formlarına nereden erişileceği hususunda bilgi verilmiştir. (3) Taraflara
soru formunu yanıtlamaları için posta süresi dâhil 37 gün süre tanınmıştır. (4) Yerli
üretim dalı, soruşturma süresi boyunca Bakanlık ile işbirliği içinde olmuş ve
gerektiğinde talep edilen ilave bilgileri temin etmiştir. (5) Soruşturma
döneminde ithalat gerçekleştirdiği tespit edilen 22 ithalatçı firmaya soru
formu gönderilmiş ve bu firmaların yedisinden cevap alınmıştır. (6)
Hindistan’da yerleşik üretici/ihracatçı firmalardan esas soruşturmada da
işbirliğinde bulunan ve kendileri için sübvansiyon oranı tespiti yapılan SRF Limited (SRF) ile Ester Industries Ltd. (Ester) firmaları kendilerine gönderilen soru formlarına
süresi içinde yanıt vermişlerdir. Esas soruşturmada işbirliğine gelmemiş olan Vacmet India Limited (Vacmet)
firması da soru formlarına yanıt vermiştir. Bununla beraber, adı geçen firma,
soru formlarına yanıt verme süresinden sonra soru formuna ilişkin
yanıtlarında düzeltme yapılması gereken hususlar olduğunu beyan ederek
yanıtlarının ilgili kısımlarını tekrar iletmiştir. Esas soruşturmada kendisi
için sübvansiyon oranı tespiti yapılan Uflex Limited firması ise bu soruşturma kapsamında işbirliğinde bulunmamıştır. (7) Hindistan
Hükümeti de kendisine gönderilen soru formuna ilişkin yanıtlarını süresi
içinde Bakanlığa iletmiştir. (8) Soruşturma
sonucunda alınacak karara esas teşkil edecek bilgi, tespit ve
değerlendirmeleri içeren nihai bildirim yukarıda adı geçen üretici/ihracatçı
firmalar ile Hindistan’ın Ankara’daki Büyükelçiliğine, yerli üreticilere ve
soruşturma kapsamında işbirliğinde bulunan ithalatçılara iletilmiş ve yapılan
tespit ve değerlendirmelere ilişkin görüşlerini Bakanlık ile paylaşmaları istenmiştir. (9) Tarafların
soruşturma boyunca ortaya koyduğu tüm bilgi, belge ve görüşler incelenmiş,
mezkûr görüşlerden mevzuat kapsamında değerlendirilebilecek olanlarına bu
Tebliğin ilgili bölümlerinde değinilmiştir. Yerinde
doğrulama soruşturması MADDE 5 – (1) Yönetmeliğin 21 inci maddesi çerçevesinde yerli üretici
Süper Film firmasının Gaziantep’teki üretim ve idari tesislerinde yerinde
doğrulama soruşturması gerçekleştirilmiştir. Gözden
geçirme dönemi MADDE 6 – (1) Önlemin yürürlükten kalkması durumunda, sübvansiyonun ve
zararın devamı veya yeniden meydana gelmesinin muhtemel olup olmadığının
tespiti için 1/1/2013– 31/12/2013 arasındaki dönem gözden
geçirme dönemi olarak kabul edilmiştir. İKİNCİ BÖLÜM Soruşturma
Konusu Ürün ve Benzer Ürün Soruşturma konusu
ürün ve benzer ürün MADDE 7 – (1) Soruşturma konusu ürün 3920.62.19.00.00, 3920.69.00.00.00 ve
3921.90.10.00.00 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında (GTİP) yer alan PET
filmlerdir. Başvuruya konu olan önlemin alındığı 3921.90.19.00.00 GTİP, 2010
yılında Türk Gümrük Tarife Cetvelinde yapılan değişiklikle 3921.90.10.00.00
olarak tadil edilmiştir. (2) Soruşturma
konusu PET filmler temel olarak iki üretim yöntemi kullanılarak
üretilebilmektedir. Birinci yöntem entegre tesisler tarafından izlenen yol olup PTA ve MEG aşamasında
alınan hammaddenin çeşitli girdilerin ilavesiyle işlenip melt haline getirilmesini ve bu eriyiğin dökme ve gerdirme
aşamalarından geçirilmesini içermektedir. (3) İkinci
yöntemde ise PET cips aşamasından itibaren üretim süreci başlamaktadır.
Burada granül haldeki PET cips çeşitli ek girdilerin ilavesiyle birlikte
eritilerek melt haline getirilmekte buradan dökme ve gerdirme aşamasına geçilmektedir. (4) PET filmler
kalınlıklarına göre sınıflandırılmaktadır. Geniş bir kullanım alanına sahip
PET filmler özellikle ambalaj, tekstil sanayi, görüntüleme teknolojileri,
elektrikli aletler ile manyetik medya üretimi gibi alanlarda kullanılmaktadır. (5) Soruşturma konusu PET filmler ile yerli üretim dalı
tarafından üretilen PET filmlerin; teknik ve fiziki özellikleri, çeşitleri,
dağıtım kanalları, kullanım alanları, kullanıcıların ürünü algılaması ve
birbirini ikame edebilmeleri açısından benzer özelliklere sahip olduğu ve
soruşturmaya konu ülkeden ithal edilen ürünlerin yerli üretim dalının ürünleriyle
doğrudan rekabet içinde olduğu, bu nedenle de benzer ürün olarak kabul
edilebileceği tespiti esas soruşturmada yapılmıştır. Bu soruşturma süresince, ilgili taraflarca, daha önce esas
soruşturmada yapılan değerlendirmeleri geçersiz kılacak herhangi bir görüş
sunulmamıştır. Bu nedenle soruşturma konusu ürün ile yerli üretim dalı
tarafından üretilen ürünlerin benzer ürün olduğu tespiti geçerliliğini
korumaktadır. (6) Soruşturma
konusu ürün ile ilgili açıklamalar genel içerikli olup, uygulamaya esas olan GTİP’ler ve karşılığı eşya tanımıdır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Sübvansiyonun
Devamı ve Yeniden Meydana Gelmesi İhtimali Genel
açıklamalar MADDE 8 – (1) Yönetmeliğin 35 inci maddesi çerçevesinde önlemin
yürürlükten kalkması halinde sübvansiyonun devam etmesinin veya yeniden
meydana gelmesinin muhtemel olup olmadığı incelenmiştir. Bu çerçevede, esas
soruşturmada önlem alınabilir nitelikte olduğu tespit edilen sübvansiyon
programlarının gözden geçirme döneminde yürürlükte olup olmadığı
incelenmiştir. (2) Yönetmeliğin
41 inci maddesi çerçevesinde soruşturma sırasında yeni sübvansiyon oranları
hesaplanmamıştır. Ön lisans
programı (ÖLP) ve ithalat vergisi muafiyeti MADDE 9 – (1) Bu programın yasal dayanağı Hindistan Hükümeti tarafından
hazırlanan “İhracat İthalat Politikası Belgesi 2009-2014” (İİPB) ile
“Prosedürler El Kitabı 2009-2014 (PEK)” belgesinin 4 üncü bölümleridir. (2) Program
çerçevesinde ihracatçılar ihraç edecekleri ürünün üretim sürecinde ihtiyaç
duydukları maddeleri gümrük vergilerinden muaf olarak ithal edebilmektedirler.
Ön lisanslar üretici/ihracatçılar, üreticilerle bağlantılı tacir/ihracatçılar
ile belirli koşullarda diğer yerli üreticiler tarafından
kullanılabilmektedir. (3) Program
kapsamında ithalatına izin verilen girdi miktarı ile ihraç edilmesi gereken
nihai ürün miktarı Hindistan Hükümeti tarafından yayımlanan Standart
Girdi-Çıktı Oranları (SGÇO) belgesinde gösterilmektedir. (4)
Hindistan’ın programa ilişkin mevzuatı kapsamında SGÇO’lara göre girdi ithalatını gerçekleştiren firmalar, ihracat yükümlülüklerini
yerine getirmemeleri halinde girdi ithalatında ödenmemiş olan gümrük
vergilerini belirli bir oranda cezai müeyyideye de tabi olarak Hindistan
Hükümeti’ne ödemek zorundadır. Yine Hindistan mevzuatına göre ithal ettiği
girdiden daha azını kullanarak ihracat gerçekleştiren firmaların cezai
müeyyidelere tabi olduğu ifade edilmektedir. (5) Hindistan
Hükümeti’nin ilgili düzenlemesine göre program kapsamında girdi ithalatı
gerçekleştiren firmalar bu ithalata ilişkin olarak “Ek-23” adında bir belgeyi
doldurmakla yükümlü bulunmaktadır. Ayrıca, ithalatın gerçekleştirilmesinden
sonra Hindistan Hükümeti’ne gerçek tüketim verilerine ilişkin mali müşavir
tarafından onaylanmış bir rapor sunulması gerekmektedir. (6) Hindistan
Hükümeti kendisine gönderilen soru formlarında talep edilmiş olmasına rağmen
hangi firmaların bu programdan yararlandığına dair herhangi bir bilgi
sunmamış, program çerçevesindeki lisanslar ve girdi kullanımına ilişkin
rakamları da sağlamamıştır. (7) Esas
soruşturma esnasında; a) Hindistan Hükümeti’nin,
program çerçevesinde ithal edilen girdilerin ne kadarının ihraç edilen
ürünlerde kullanıldığını tespit etmeye yönelik etkin şekilde işleyen bir
doğrulama sistemine sahip olmadığı; b) Programdan
yararlanan firmalara tanınan vergisiz ithalat yapma olanağının Sübvansiyonlar
ve Telafi Edici Önlemler Anlaşmasının (Anlaşma) “İhracat Sübvansiyonları
Olarak İkame Geri Verme Sistemlerinin Belirlenmesinde İlkeler” başlıklı III
üncü Eki (Ek III) çerçevesinde makul bir vergi iadesi sistemi olarak kabul edilemeyeceği; c) Program
kapsamında firmalara tanınan vergi muafiyetinin Anlaşmanın 1.1(a)1(ii) maddesi çerçevesinde
Hindistan Hükümeti’nin vergi gelirinden feragat etmesi sonucunu doğurduğu ve
bu nedenle Hindistan Hükümeti tarafından ilgili firmalara bir mali katkı
sağlandığı; ç) Hindistan
Hükümeti’nin etkin ve doğru şekilde işleyen bir doğrulama mekanizmasına sahip
olmaması nedeniyle ihtiyaç duyulandan daha fazla girdinin vergisiz olarak
ithal edilebilmesinin mümkün olduğu; d) Programdan
yararlanan firmaların ithalat işlemleri sırasında ödemeleri gereken
vergilerden muaf tutulmasının bu firmalar için likidite artırıcı bir etkiye
yol açarak bir fayda yarattığı; e) Bu tespit ve
değerlendirmeler ışığında bahse konu programın Anlaşmanın 1.1 maddesi ile İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında
Yönetmeliğin 12 nci maddesi çerçevesinde Hindistan Hükümetince verilen ve programdan
yararlananlara fayda sağlayan bir mali katkı teşkil etmesi nedeniyle
sübvansiyon olduğu, sonucuna varılmıştır. (8) Mevcut
soruşturma kapsamında da esas soruşturmada yapılan bu belirlemeleri geçersiz
kılacak bir bulguya rastlanmamıştır. (9) Programa
ilişkin olarak gözden geçirme döneminde geçerli olan mevzuat incelendiğinde,
programın uygulanmasının ihracat performansına bağlı olduğu anlaşıldığından
Anlaşmanın 3.1 maddesi ve EK III çerçevesinde programın bir ihracat
sübvansiyonu olduğu ve yine Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde özgül bir
sübvansiyon teşkil ettiği sonucuna varılmıştır. (10) Bu bulgu
ve değerlendirmeler çerçevesinde, programın önlem alınabilir nitelikte
olduğuna ilişkin olarak esas soruşturmada yapılmış olan tespitlerin
geçerliliğini koruduğu düşünülmektedir. Vergi hibesi
ve vergi iadesi programları MADDE 10 – (1) Vergi iadesi ve vergi hibesi uygulamalarının yasal dayanağı
Hindistan Hükümeti tarafından hazırlanan İİPB ile PEK belgesinin 4 üncü
bölümleridir. (2) İlgili
mevzuatın ÖLP programı ile birlikte “vergi yetkisi hesap programı” ve “vergi
iadesi programı”nı birlikte içerdiği; bununla beraber “vergi
yetkisi hesap programı”nın 1/10/2011 tarihinden sonraki ihracat işlemleri için yürürlükten
kaldırıldığı anlaşılmaktadır. (3) Hindistan
Hükümeti tarafından sunulan yanıtlarda vergi iadesi programının vergi yetkisi
hesap programının muadili olmadığını ve bu programların birbirlerini ikame
etmediğini ifade etmiş, vergi iadesi programına ilişkin detaylı bilginin
Gümrük El Kitabında yer aldığını belirtmiştir. (4) Söz konusu
dokümanda, vergi iadesi programının amacının ihraç edilen ürünlerin
üretiminde kullanılan vergilendirilebilir nitelikteki hizmetler ve ithal
girdiler için doğan vergi veya yükümlülüklerin iadesi olduğu ifade
edilmektedir. Bu itibarla vergi iadesinin “Tüm Sektör Oranı” (All Industry Rate-TSO) ve “Marka Oranı” (Brand Rate) olmak üzere iki türü olduğu ve tüm
ihracatçılar tarafından kullanılabildiği belirtilmektedir. (5) TSO,
belirli ihraç ürünleri için doğan tüketim ve gümrük vergileri ile hizmet
vergisinin ortalama miktar ve değeri üzerinden bir ortalama oran tespit
edilip uygulanmasını ifade etmektedir. Tüm sektör oranları belirli ürünler
için her yıl Hükümet tarafından belirlenmekte ve ilan edilmektedir. TSO
tespiti yapılmamış olan ürün tipleri için ise “marka oran” tespiti
yapılmaktadır. (6) TSO her yıl
çok sayıda ürün için Hükümet tarafından Gümrükler, Merkezi Tüketim Vergileri
ve Hizmet Vergileri verilerinden ihraç ürünleri için ortalamaların tespit
edilmesiyle belirlenmektedir. Bu süreçte, -ithal veya yerli- kullanılan girdilerin
ortalama fiyatları, tüketim/fire oranları, uygulanan vergi oranları ve ihraç
edilen ürünlerin ortalama FOB fiyatları gibi veriler dikkate alınmaktadır.
Yapılan çalışmalar neticesinde TSO belirli ürünler için FOB değerin belirli
bir yüzdesi olarak sabitlenmektedir. (7) TSO tespiti
yapılmayan ürünler ile tespit edilen TSO’nun kendi ürünleri için yetersiz olduğunu iddia eden ihracatçılar
kendileri için münferit bir oranın belirlenmesini talep edebilmektedir. Marka
oran tespitinde ihracatçının hangi girdiyi ne kadar kullandığını ve bu amaçla
ne kadar vergi ödediğini tevsik etmesi beklenmektedir. (8) Gerek
üretici/ihracatçılar tarafından sunulan belgelerden gerekse Hindistan’ın
ilgili mevzuatının incelenmesinden bahse konu programdan yararlanmak için
ithal girdi kullanma zorunluluğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
yerli girdi kullanılarak üretilen ve ihraç edilen nihai ürüne karşılık olarak
da bu programdan yararlanmak mümkün görünmektedir. Öte yandan, verilen vergi
iadeleri, ihraç edilen ürün içerisinde kullanıldığı varsayılan girdi
miktarına göre değil, ihracatın değerine göre belirli bir oranda
verilmektedir. Bu itibarla, ihraç edilen ürün için fiilen gerçekleşmiş olan
vergi yükü dikkate alınmamaktadır. (9) Bu veriler
ışığında, programın makul bir vergi iadesi mekanizması olarak
değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. (10) Yapılan
inceleme çerçevesinde; a) Programın
Hindistan Hükümeti tarafından vergi gelirinden feragat edilmesi sonucunu
doğurduğu; b) Vergi
iadesinden yararlanan firmanın ihracat yapmak dışında herhangi bir
mükellefiyet altına girmeden karşılıksız bir kaynağa erişiminin söz konusu
olduğu; c) Programdan
yararlanan firmaların ithalat işlemleri sırasında ödemeleri gereken
vergilerden muaf tutulmasının bu firmalar için likidite artırıcı bir etkiye
yol açarak bir fayda yarattığı ve Anlaşmanın 1.1 maddesi ile İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında
Yönetmeliğin 12 nci maddesi çerçevesinde Hindistan Hükümetince verilen ve programdan
yararlananlara fayda sağlayan bir mali katkı teşkil etmesi nedeniyle
sübvansiyon olduğu sonucuna varılmıştır. (11) Programı
düzenleyen mevzuat incelendiğinde, programın uygulanmasının ihracat
performansına bağlı olduğunun görüldüğü, bu bağlamda Anlaşmanın 3.1 maddesi hükmünce programın ihracat sübvansiyonu olduğu ve yine
Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde özgül bir sübvansiyon olarak kabul
edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. (12) Vergi
iadesi programının yürürlükten kaldırılan vergi yetkisi hesap programı ile
uygulama, faydanın tespiti, yararlanma koşulları açısından büyük benzerlik
taşıdığı görülmüştür. (13) Bu bulgu
ve değerlendirmeler çerçevesinde, vergi yetkisi hesap programının önlem
alınabilir nitelikte olduğuna ilişkin olarak esas soruşturmada yapılmış olan
tespitlerin vergi iadesi programı için de geçerli olduğu düşünülmektedir. Sermaye
malları ithalatı teşvik programı MADDE 11 – (1) 1 Nisan 1992’de uygulanmaya başlanan bu programın yasal
dayanağı Hindistan Hükümeti tarafından hazırlanan İİPB’nin ve PEK’in 5 inci bölümleridir. (2) Bu
programdan üretici/ihracatçılar, üreticilerle ilişkili olan tacir
ihracatçılar ve hizmet sağlayıcılar faydalanabilmektedir. Program
çerçevesinde, üretim öncesinde ve sonrasında kullanılmak üzere yeni veya on
yaşına kadar ikinci el sermaye mallarının ithalatta uygulanan mevcut
vergilerden daha düşük oranda bir vergi ile ithal edilmesi mümkündür. Bununla
beraber, bu avantajdan yararlanan firmalar için sekiz yıl içerisinde, elde
edilen vergi avantajının sekiz katı kadar ihracat yapma zorunluluğu
bulunmaktadır. (3) Hindistan
Hükümeti kendisinden talep edilmesine rağmen soruşturma konusu ürünleri
üreten hangi üretici/ihracatçıların bu programdan yararlandığına ve elde
edilen faydanın ne boyutta olduğuna dair herhangi bir veri sunmamıştır. (4) Esas
soruşturma esnasında; a) Hindistan
Hükümeti’nin firmaların ihracat yapma taahhüdüne karşılık olarak sermaye
malları ithalatında tahsil etmesi gereken vergilerin tamamını veya bir
kısmını tahsil etmediği, verilen ihracat yapma taahhüdüne karşılık olarak
vergi gelirlerinden feragat ettiği; b) Anılan
program çerçevesinde sermaye malları ithalatında vergi avantajından yararlanan
firmaların karşılıksız olarak sağlanan bir kaynaktan yararlandıkları; c) Bahse konu
programın Anlaşmanın 1.1 maddesi ile İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğin
12 nci maddesi çerçevesinde Hindistan Hükümeti’nce verilen ve
programdan yararlananlara fayda sağlayan bir mali katkı teşkil etmesi
nedeniyle sübvansiyon olduğu; ç) Programı
düzenleyen mevzuat incelendiğinde, programın uygulanmasının ihracat
performansına bağlı olduğunun görüldüğü, programdan yararlanmak isteyen
firmaların ihracat taahhüdünde bulunma zorunluluğunda olduğu, bu bağlamda
Anlaşmanın 3.1 maddesi hükmünce programın ihracat sübvansiyonu olduğu ve yine
Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde özgül bir sübvansiyon teşkil ettiği; sonucuna varılmıştır. (5) Mevcut
soruşturma kapsamında da esas soruşturmada yapılan bu belirlemeleri geçersiz
kılacak bir bulguya rastlanmamıştır. (6) Programa
ilişkin olarak gözden geçirme döneminde geçerli olan mevzuat incelendiğinde,
programın uygulanmasının ihracat performansına bağlı olduğu anlaşıldığından
Anlaşmanın 3.1 maddesi ve EK III çerçevesinde programın bir ihracat
sübvansiyonu olduğu ve yine Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde özgül bir
sübvansiyon teşkil ettiği sonucuna varılmıştır. (7) Bu bulgu ve
değerlendirmeler çerçevesinde, programın önlem alınabilir nitelikte olduğuna
ilişkin olarak esas soruşturmada yapılmış olan tespitlerin geçerliliğini
koruduğu düşünülmektedir. İhracat
kredisi programı MADDE 12 – (1) Bu programın yasal dayanağı HMB tarafından çıkarılan ve
güncellenen Ana Sirkülerlerdir. (2) İhracat
kredileri ihracat öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu
krediler de kendi içlerinde yerli para ve döviz cinsinden krediler olmak
üzere ikiye ayrılmaktadır. Programdan üretici/ihracatçılar ile
tacir/ihracatçılar yararlanabilmektedir. (3) Program
kapsamında HMB tarafından bu tip krediler için uygulanabilecek baz faiz oranları belirlenmektedir. Baz faiz oranı belirlemesi 1
Temmuz 2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir ve bankaların sermaye
maliyetleri ile faaliyet giderlerini karşılayacak baz faiz oranının tespiti hedeflenmekte bu oranın altında faiz
hadleri ile kredi kullanımının önlenmesi hedeflenmektedir. (4) Döviz
cinsinden kredilerde ise faiz hadleri ihracat öncesi ve sonrası için
değişiklik arz etmektedir. İhracat öncesi kredilerde 180 güne kadar vadeli
kredilerde faiz haddi LIBOR/EURO veya LIBOR/EUROBOR’un 350 baz puan fazlası, 180 günden uzun vadeli krediler için ise 180
günlük süre için uygulanan oranın üzerine 180 günden sonrası için 200 baz
puan fazlasıdır. Her koşulda, bahse konu program ile ihracatçı firmalara
piyasa faiz haddinden daha düşük oranlarda borçlanma olanağı tanınmaktadır. (5) İlgili
mevzuat ve gelen yanıtlar incelendiğinde ihracat kredisi programı kapsamında
bankaların ihracatçılara hammadde almaları, işleme, depolama, paketleme,
nakliye ve sevkiyat yapmaları için işletme sermayesi sağladığı anlaşılmaktadır. (6) İhracat
öncesi kredilerden yararlanmak isteyen firmalar bankalara bir ihracat
siparişi veya müşteriden alınan bir teminat mektubu ile başvurabilmektedir.
Kredi oranı, HMB’nin belirlediği ilkeler çerçevesinde banka tarafından ihracatçının kredibilitesi değerlendirilerek verilmektedir. (7) İhracat
sonrası için ise ticari bankalar tarafından Rupi veya döviz cinsinden olmak
üzere ihracatçı tarafından kendilerine sunulan ihracat dokümanlarının iskonto edilmesi suretiyle sevkiyat tarihinden itibaren 90 günü aşmamak
kaydıyla kredi kullandırılmaktadır. 90 günü aşan vadelerde faiz hadleri daha
yüksek olarak belirlenmektedir. (8) Esas
soruşturma esnasında, programdan sadece ihracatçı firmaların
yararlanabildiği, bu bağlamda Anlaşmanın 3.1 maddesi hükmünce programın ihracat sübvansiyonu olduğu ve yine
Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde özgül bir sübvansiyon teşkil ettiği
anlaşılmış, bu hususlar göz önüne alınarak programın önlem alınabilir
nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. (9) Mevcut
soruşturma kapsamında da esas soruşturmada yapılan bu belirlemeleri geçersiz
kılacak bir bulguya rastlanmamıştır. (10) Bu bulgu
ve değerlendirmeler çerçevesinde, programın önlem alınabilir nitelikte
olduğuna ilişkin olarak esas soruşturmada yapılmış olan tespitlerin
geçerliliğini koruduğu düşünülmektedir. Özel
ekonomik bölge (ÖEB) programı MADDE 13 – (1) Bu programın yasal dayanağı Hindistan Hükümeti tarafından
hazırlanan İİPB ile PEK belgesinin 7 nci bölümleri ile 2005 tarihli Özel Ekonomik Bölgeler Kanunu ve 2006
tarihli Özel Ekonomik Bölgelere İlişkin Kurallar’dır. (2) Programdan,
üretimlerinin tamamını veya büyük kısmını ihraç eden firmalar
yararlanabilmektedirler. Bahse konu firmalar, yasaklı olmamak kaydıyla her
türlü ürünün ihracatını gerçekleştirebilmekte ve program kapsamında sermaye
malları dahil olmak üzere her türlü maddeyi gümrük vergilerinden muaf olarak
ithal edebilmektedirler. (3) ÖEB
programı daha önce Hindistan Hükümeti tarafından uygulanan İhracat İşleme
Bölgeleri programının devamı niteliğindedir. ÖEB’ler gümrük alanı dışında sayılan ve ticari işlemler, vergiler ve
benzeri yükümlülükler bakımından muafiyet sağlanan bölgeler olarak
tanımlanmaktadır. ÖEB işletmelerinin bu amaçla kurulmuş bulunan sınırları
belirli özel bölgelerde kurulu olması gerekmektedir. (4) ÖEB
kapsamında bir işletme kurulmak istendiğinde gelecek beş yıla ilişkin olarak
planlanan üretim miktarı, öngörülen ihracat tutarı ve ihtiyaç duyulan ithal
ve yerli girdi miktarına ilişkin tahminleri içeren detaylı bir başvuru
hazırlanmaktadır. Başvurunun kabul edilmesi halinde yetkili makamlarca
kabulün şartları ve işletmenin yükümlülüklerini açıklayan bir bildirim
yapılmaktadır. Kural olarak kabul belgeleri beş yıllık bir süre için
verilmekte, bununla beraber bu sürenin sonunda süre uzatımı mümkün
olmaktadır. (5) 2006
tarihli Özel Ekonomik Bölgelere İlişkin Kurallar’ın 6 ncı Bölümünde yer alan 53 üncü madde hükmüne göre ÖEB’de kurulu bulunan bir işletmenin üretime başladıktan sonra beş yıl
içerisinde net döviz kazancı elde etmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle,
bu dönem içerisinde gerçekleştirilen toplam ihracat tutarının toplam ithalat
tutarından daha fazla olması gerekmektedir. Bu yükümlülüğü yerine getiremeyen
işletmeler için 1992 tarihli Dış Ticaret Kanunu çerçevesinde bir takım cezai
müeyyideler öngörülmüştür. (6) 2005
tarihli Özel Ekonomik Bölgeler Kanunu’nun 6 ncı Bölümünde yer alan 26 ncı madde hükmüne göre ÖEB’de kurulu işletmelerin yararlanabileceği muafiyetler ve avantajlar şu
şekilde sayılmıştır: a) Sermaye
malları, hammaddeler ve sarf malzemeleri de dahil olmak üzere bir malın ithalinde veya bir hizmet tedariki
sırasında 1962 tarihli Gümrük Kanunu ile 1975 tarihli Gümrük Tarifeleri Kanunu’ndan
veya herhangi bir kanundan kaynaklanan tüm vergilerden muafiyet; b) Bir malın, ÖEB’de kurulu bulunan bir işletmeden Hindistan dışındaki bir yere
ihracında 1962 tarihli Gümrük Kanunu ile 1975 tarihli Gümrük Tarifeleri
Kanunu’ndan veya herhangi bir kanundan kaynaklanan tüm vergilerden muafiyet; c) Gümrük
bölgesi içerisinden tedarik edilen mal ve hizmetler için 1944 tarihli Merkezi
Özel Tüketim Vergisi Kanunu ile 1985 tarihli Merkezi Özel Tüketim Vergisi
Tarifeleri Kanunu ve diğer herhangi bir kanundan kaynaklanan özel tüketim
vergilerinden muafiyet; ç) 1994 tarihli
Finans Kanunu’nun 5 inci Bölümü çerçevesinde vergilendirilebilir olduğu kabul
edilen hizmetlerin tedarikinde hizmet vergisi muafiyeti; d) Gümrük
bölgesi içerisinden tedarik edilen mallarla ilgili olarak 1956 tarihli
Merkezi Satış Vergileri Kanunu’ndan kaynaklanan vergilerden muafiyet; e) ÖEB’de kurulu bulunan işletmelerin ihracattan kaynaklanan gelirleri ile ilgili
olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 10AA Bölümü çerçevesinde faaliyete başladıkları
ilk beş yıl için %100, ikinci beş yıl için ise %50 oranında gelir vergisi
muafiyeti. (7) ÖEB’de kurulu işletmeler gümrük bölgesine de satış yapabilmektedirler. Bununla
beraber, bu aşamada satılan mal için geçerli olan tüm vergilerin de ödenmesi
gerekmektedir. Ancak yapılan bu satışların da net döviz kazandırıcı işlem
olarak kabul edilmesi imkanı bulunmaktadır. (8) ÖEB’lerde kurulu olan işletmeler, Gümrük Kanunu’nun hükümleri çerçevesinde gümrük
görevlilerinin gözetimi altında faaliyetlerini sürdürmektedirler. 2006
tarihli Özel Ekonomik Bölgelere İlişkin Kurallar’ın 22(2) maddesi hükmüne göre bu işletmeler gümrük bölgesi içinden
tedarik edilen veya ithalatı gerçekleştirilen tüm mallara ilişkin tutarlar
ile malların tüketim ve kullanımıyla ilgili kayıtları tutmakla yükümlüdürler.
Firmalar ayrıca, ürünlerin gümrük bölgesine veya ihracat pazarlarına
gerçekleştirilen satışları ile ilgili kayıtları da tutmakla yükümlüdürler. (9) 2006
tarihli Özel Ekonomik Bölgelere İlişkin Kurallar’ın 22(3) maddesi hükmüne göre ise ÖEB’lerde faaliyet gösteren işletmeler yetkili
makamlara her yıl yıllık performans raporu sunmak zorundadırlar. (10) ÖEB’lerde faaliyet gösteren işletmelerin gerçekleştirdikleri ithalat ve
ihracat ile yurt içine yaptıkları satışlara ilişkin kayıt tutma zorunluluğu
yine işletmelerin kendilerine verilmiştir. Bununla ilgili olarak yetkili
makamlarca bir kayıt tutulması veya gerçekleştirilen sevkiyatlara ilişkin
denetim yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Öte yandan, 2006 tarihli Özel
Ekonomik Bölgelere İlişkin Kurallar’ın 35 inci maddesi hükmü uyarınca ÖEB’de kurulu olan bir işletmenin gerçekleştirdiği ithalat işlemi ile
yaptığı ihracat veya yurt içi satışlar arasındaki bağlantıyı göstermek gibi
bir zorunluluğu da bulunmamaktadır. (11) Önlemin
yürürlüğe girdiği tarihten soruşturma dönemini kapsayan döneme kadar geçen
sürede programa ilişkin kurallarda ve mevzuatta önemli bir değişiklik
olmadığı Hindistan Hükümeti’nin yanıtlarında ifade edilmiştir. Esas
soruşturma esnasında; a) Sermaye
mallarının ithalatında ve yurt içinden tedarikinde sağlanan vergi muafiyeti
ile yurt içinden tedarik edilen hizmetlerdeki vergi muafiyetlerinin söz
konusu sermaye malları ile hizmetler nihai ürün içerisinde fiziki olarak yer
almadığından makul görülebilir bir vergi iade mekanizması olarak kabul
edilemeyeceği; b) Söz konusu
vergi muafiyetlerinin Anlaşmanın 1.1(a)1(ii)
maddesi çerçevesinde Hindistan Hükümeti’nin vergi gelirlerinden feragat
etmesi anlamına geldiği ve muafiyetten yararlananlar bakımından likiditeyi artırıcı
bir unsur olmaları ve yatırım ve faaliyet giderlerini düşürmeleri nedeniyle
bir fayda oluşturdukları; c) Muafiyetten
yararlanmanın koşulunun yasal olarak ihracat yapmak olduğu da
değerlendirildiğinde program kapsamındaki bu uygulamanın Anlaşmanın 3.1 maddesi hükmünce bir ihracat sübvansiyonu olduğu ve yine
Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde önlem alınabilir nitelikte özgül bir
sübvansiyon teşkil ettiği; ç) ÖEB’lerde kurulu olan işletmelerin ihracattan kaynaklanan gelirlerinin gelir
vergisi matrahının tamamen veya kısmen dışında tutulmasının Anlaşmanın
1.1(a)1(ii) maddesi çerçevesinde Hindistan
Hükümeti’nin vergi gelirinden feragat etmesi sonucunu doğurduğu; d) Ödenmesi
gereken gelir vergisinin tahsil edilmemesinin ÖEB’lerde kurulu işletmelerin likiditesini artırarak ciddi bir fayda sağladığı; e) Hindistan
Hükümeti’nin vergi gelirinden feragat etmek suretiyle sağladığı bu mali
katkının ÖEB’de kurulu işletmeler
için bir fayda doğurması nedeniyle uygulamanın Anlaşmanın 1.1 maddesi ile
Yönetmeliğin 12 nci maddesi bağlamında bir sübvansiyon olduğu; f) Programı
düzenleyen mevzuat ile uygulama incelendiğinde, gelir vergisi muafiyetinin
ihracat performansına bağlı olduğu ve bu nedenle Anlaşmanın 3.1 maddesi hükmünce uygulamanın bir ihracat sübvansiyonu olduğu ve
yine Anlaşmanın 2.3 maddesi çerçevesinde özgül bir sübvansiyon teşkil ettiği; sonucuna varılmıştır. (12) Mevcut
soruşturma kapsamında da esas soruşturmada yapılan bu belirlemeleri geçersiz
kılacak bir bulguya rastlanmadığından ÖEB programının önlem alınabilir
nitelikte olduğuna ilişkin olarak esas soruşturmada yapılmış olan tespitlerin
geçerliliğini koruduğu düşünülmektedir. Maharashtra yerel yönetiminin teşvik paketi programı MADDE 14 – (1) Esas soruşturmada da incelenmiş olan bu program Maharashtra yerel yönetimince, az gelişmiş bölgelerde sanayi yatırımlarının
arttırılmasını sağlamak üzere 1964 yılından bu yana uygulanmaktadır. (2) Program
kapsamında uygulanan sınai teşvik sübvansiyonu çerçevesinde Maharashtra Eyaleti içerisinde yeni kurulan ve programdan yararlanmaya hak
kazanan işletmeler yerel yönetime ödedikleri ilgili her türlü verginin
ortalama %25’ini geri alabilmektedir. Ödenen verginin ne kadarının geri
alınacağı firmanın kuruluş yerine göre değişmektedir. Bununla beraber yeni
kurulmayan ve hali hazırda faaliyet gösteren firmalar da sabit sermaye
stokunu en az %25 oranında arttırmak koşuluyla bu programdan yararlanabilmektedir. (3) Program
kapsamında Maharashtra Eyaleti içerisinde belirli bölgelerde kurulu olan işletmeler ile
ihracata yönelik olarak faaliyet gösteren tüm firmalar elektrik vergisinden
de 10 ila 15 yıllığına muaf tutulabilmektedirler. (4) Son olarak
eyalet içerisinde belirli bölgelerde kurulu olan işletmeler için,
Hindistan’da yerel hükümetlerce toplanan ve bir çeşit yurt içi transit
vergisi olan octroi vergisinin iadesi ve satış vergisi muafiyeti uygulaması
yürürlüktedir. (5) Esas
soruşturma esnasında; a) Program
kapsamında Maharashtra yerel yönetimince sağlanan vergi iadesi ve vergi muafiyeti
uygulamalarının ilgili otoritenin gelirlerinden feragat etmesi sonucunu
doğurması sebebiyle kamu tarafından temin edilen bir mali katkı olduğu ve
firmalara sağlanan bu avantajların, anılan işletmeler için de bir fayda
doğurması nedeniyle sübvansiyon olduğu; b) Anılan
programdan sadece belirli bir bölgede kurulan işletmeler yararlanabildiğinden
şikayete konu programın Anlaşmanın 2.2 maddesi çerçevesinde özgül bir sübvansiyon teşkil ettiği ve
önlem alınabilir nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır. (6) Mevcut
soruşturma kapsamında da esas soruşturmada yapılan bu belirlemeleri geçersiz
kılacak bir bulguya rastlanmadığından Maharashtra Yerel Yönetiminin Teşvik Paketi Programının önlem alınabilir
nitelikte olduğuna ilişkin olarak esas soruşturmada yapılmış olan tespitlerin
geçerliliğini koruduğu düşünülmektedir. Esas
soruşturma kapsamında değerlendirilmemiş olan diğer programlar MADDE 15 – (1) Esas soruşturmada değerlendirilmemiş olan bazı programlar
hakkında gerek firmalar gerekse de Hindistan Hükümeti’nden bilgi talep
edilmiştir. Böylelikle farklı programlar altında sübvansiyon uygulamalarının
devam edip etmediğinin tespiti amaçlanmıştır. (2) Bu
kapsamda, Hedef Piyasa Programı (Focus Market Scheme), Hedef Ürün Programı (Focus Product Scheme), Artan İhracatı Teşvik Programı, Gujarat Eyaleti Sermaye Yatırımı Teşvik Programı, Gujarat Satış Vergileri Teşviki ve Elektrik Vergisi Muafiyet Programı ve
Batı Bengal Sübvansiyon Programları hakkında bilgi talep edilmiştir. (3) İlgili
tarafların yanıtları incelendiğinde, Hedef Piyasa Programı kapsamında Türkiye’nin
program kapsamında sübvansiyon verilen ülkeler listesinde yer almadığı
anlaşılmıştır. Buna karşılık, Hedef Ürün Programının önleme konu ürünü
kapsadığı hatta işbirliğinde bulunan firmalar arasında programdan yararlanan
firmaların bulunduğu görülmüştür. Söz konusu programın ihracat performansına
dayalı olduğu gerek verilen yanıtlardan gerekse de ilgili mevzuatın
incelenmesinden anlaşılmaktadır. Yukarıda adı geçen diğer programlara ilişkin
detaylı bilgi ne Hindistan Hükümeti tarafından ne de işbirliğine gelen
firmalar tarafından sağlanmıştır. Firmalar söz konusu programlardan
yararlanmadıkları gerekçesiyle bilgi sunmamışlardır. (4) Son olarak
Hindistan Hükümeti verdiği yanıtta yukarıda adı geçen programlardan başka Uttar Pradesh Eyaleti Sermaye Sübvansiyonu Programının
adını zikretmiş ancak programdan soruşturma kapsamında işbirliğine gelen
firmaların yararlanmadığını belirterek detaylı bilgi sunmamıştır. Diğer
ülkelerce uygulanmakta olan önlemler MADDE 16 – (1) Hindistan menşeli PET Filmlere karşı ABD Ticaret Komisyonu
tarafından ilk olarak 1 Temmuz 2002 tarihinde telafi edici önlem yürürlüğe
konulmuştur. 2 Mart 2015 tarihinde yayımlanan idari gözden geçirme soruşturması
sonucuna göre SRF firması için %2,03, Jindal firması için ise %7,66 oranında sübvansiyon tespiti yapılmıştır. Nihai
bildirim sonrasında sunulan görüşler MADDE 17 – (1) Hindistan’da yerleşik Vacmet firmasının temsilcisi tarafından nihai bildirimde Vacmet firmasının soru formuna yanıt
vermediğinin iddia edildiği savunularak firmanın soru formuna yanıt verdiği
ifade edilmiştir. (2) Nihai
bildirimde Vacmet firmasının soru formuna yanıt vermediğine ilişkin bir
değerlendirme yapılmamış, tam aksine, firma tarafından soru formuna verilen
yanıtlara ilişkin olarak bu Tebliğin 4 üncü maddesinde ifade edildiği üzere,
firmanın yanıtlarına ilişkin detaylı açıklama sunulmuştur. Buna karşılık, adı
geçen firma için sübvansiyon oranı tespit edilmemiş olması nedeniyle, firmanın
işbirliğinde bulunmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmış olduğu
izleniminin doğduğu anlaşılmaktadır. (3) Nihai
bildirim raporu ile bu Tebliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında da
belirtildiği üzere mevcut soruşturma bir nihai gözden geçirme soruşturması
olduğundan Yönetmeliğin 41 inci maddesi çerçevesinde, işbirliğinde bulunan firmalar
için soruşturma sırasında yeni sübvansiyon oranları hesaplanmamıştır. (4) Bununla beraber, Yönetmeliğin 36 ncı maddesinde ifade edildiği üzere, önleme
esas teşkil eden soruşturma için belirlenen soruşturma döneminde önleme konu
ürünü Türkiye’ye ihraç etmemiş olan üretici veya ihracatçıların kendileri
için sübvansiyon miktarı belirlenmesi için, bahse konu madde hükmünde
belirtilen hususları içeren bir başvuru ile “yeni ihracatçı için gözden
geçirme soruşturması” başlatılması talebinde bulunması mümkündür. (5)
Hindistan’da yerleşik firmaların yetkili temsilcisi tarafından, nihai
bildirim raporunda, vergi iadesi programının yürürlükten kaldırılan vergi
yetkisi hesap programının yerini aldığının savunulduğu iddiasıyla bu durumun
hukuksal ve somut bir temeli olmadığı savunulmuştur. Yapılan itirazda ayrıca
vergi iadesi programının çok uzun yıllardır uygulanmakta olduğu ifade
edilmiştir. Buna karşılık, nihai bildirim raporu ile bu Tebliğin 10 uncu
maddesinde yer alan tespit ve değerlendirmelere ilişkin bir itirazda bulunulmamıştır.
Öte yandan, yürürlükten kalkan vergi yetkisi hesap programından yararlanmak
için vergi iadesi programından yararlanmamış olma şartı bulunduğu esas
soruşturmada tespit edilmiştir. Bu itibarla, vergi iadesi programının vergi
yetkisi hesap programının yerini aldığı değerlendirmesinin geçerliliğini
koruduğu düşünülmektedir. (6)
Hindistan’da yerleşik firmaların yetkili temsilcisi tarafından, nihai
bildirim raporunda, işbirliğinde bulunan firmalar tarafından Hedef Piyasa
Programı ile Hedef Ürün Programı hakkında detaylı bilgi sunulmadığının ifade
edildiği öne sürülerek, bu programlar hakkında firmalara ek soru sorulmadığı
ve eksikliklerin tamamlanmasının talep edilmediği savunulmuştur. (7) Buna
karşılık, nihai bildirim raporu ile bu Tebliğin 15 inci maddesinde
belirtildiği üzere, firmaların yanıtlarında Hedef Piyasa Programı ile Hedef
Ürün Programı hakkında bilgi verdikleri; ancak mezkûr maddede bahsi geçen
diğer programlara ilişkin bilgi sunulmadığı ifade edilmektedir. Öte yandan,
soruşturma kapsamında işbirliğinde bulunan tüm tarafların kendilerine
gönderilen soru formlarına eksiksiz bir şekilde yanıt vermesi beklenmektedir.
Soruşturma makamının yanıt verilmeyen hususlara ilişkin olarak eksikliklerin
tamamlanmasını talep etme gibi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM Zararın
Devamı ve Yeniden Meydana Gelmesi İhtimali Genel
ithalat MADDE 18 – (1) Önleme konu PET filmlerin genel ithalat verileri
incelenirken Avrupa Serbest Bölgesi’nde (ASB) yerleşik olan Polyplex’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği satışlar genel ithalat miktarı
içerisinde değerlendirilmiştir. Buna göre 2011 yılında 27.374 ton olan
ithalat miktarı, 2012 yılında 32.329 tona yükselmiş, 2013 yılında ise 29.521
ton olarak gerçekleşmiştir. (2) Genel
ithalatın birim fiyatlarındaki gelişim incelendiğinde ise 2011 yılında 3.640
ABD Doları/ton olan birim fiyatın 2012 yılında 2.870 ABD Doları/tona
gerilediği, 2013 yılında ise 3.080 ABD Doları/ton olarak gerçekleştiği
görülmektedir. Sübvansiyonlu
ithalat MADDE 19 – (1) Önleme konu ürünün Hindistan’dan gerçekleştirilen ithalatı
incelendiğinde 2011 yılında 1.983 ton olan ithalat miktarının 2012 yılında
1.161 tona gerilediği, 2013 yılında ise 323 ton olarak gerçekleştiği
görülmektedir. Hindistan menşeli ithalatın önlem konusu ürünün genel ithalatı
içerisindeki payı incelendiğinde ise 2011 yılında %7 olan payın 2012 yılında
%3,6’ya gerilediği, 2013 yılında ise %1’e düştüğü görülmektedir. (2) Hindistan
menşeli ithalatın birim fiyatları incelendiğinde 2011 yılında 3.080 ABD
Doları/ton olan ağırlıklı ortalama birim fiyatın 2012 yılında 2.300 ABD
Doları/tona gerilediği, 2013 yılında ise 2.980 ABD Doları/ton olarak gerçekleştiği
tespit edilmiştir. Üçüncü
ülkelerden gerçekleştirilen ithalat MADDE 20 – (1) Üçüncü ülkelerden gerçekleştirilen ithalat verileri
değerlendirilirken ASB’den Polyplex firması tarafından Türkiye’ye yapılan
satışların ayrıca değerlendirilmesi uygun görülmüştür. Buna göre, ASB hariç
olmak üzere diğer ülkelerden gerçekleştirilen ithalat 2011 yılında 17.949 ton
iken 2012 yılında 21.801 tona yükselmiş, 2013 yılında ise 18.752 ton olarak
gerçekleşmiştir. Aynı dönemde, üçüncü ülkeler menşeli ithalatın birim
fiyatları ise sırasıyla 3.838 ABD Doları/ton, 2.980 ABD Doları/ton ve 3.266
ABD Doları/ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye
toplam benzer mal tüketimi ve pazar payları MADDE 21 – (1) Önlem konusu ürünün yurt içi tüketimi, yerli üreticilerin
yurtiçi satışları ile genel ithalatın toplanması suretiyle hesaplanmıştır.
Buna göre 2011 yılında 100 birim olan toplam pazar büyüklüğünün 2012 yılında
124 birime yükseldiği, 2013 yılında ise bir önceki yıla göre düşerek 122
birim olarak gerçekleştiği görülmektedir. (2) Hindistan
menşeli önlem konusu ürünün toplam tüketim içindeki payı 2011 yılından
itibaren sürekli gerilemiş, 2011 yılında 100 birim olan pazar payı 2012
yılında 47 birime 2013 yılında ise 13 birime düşmüştür. (3) Yerli
üreticiler Süper Film ve Polinas’ın yurt içi satış miktarları dikkate alınarak hesaplanan yerli
üretim dalının pazar payı ise 2011 yılında 100 birim kabul edildiğinde, 2012
yılında 118 birime, 2013 yılında ise 147 birime yükselmiştir. Polinas firmasının 2012 yılının Mayıs ayından itibaren faaliyetlerine
başlamasıyla yerli üretim dalının pazar payının arttığı görülmektedir. Önlem konusu
ithalatın iç piyasa fiyatları üzerindeki etkisi MADDE 22 – (1) Sübvansiyonlu ithalatın birim fiyatlarının yerli üretim
dalının fiyatları üzerindeki etkisi de incelenmiştir. Bu bağlamda, 2011-2013
yılları arasındaki döneme ilişkin olarak fiyat verisi sunan Süper Film
firmasının ağırlıklı ortalama birim fiyatları ile Hindistan menşeli ithalatın
birim fiyatları karşılaştırılarak önlem konusu ithalatın yerli üreticinin
fiyatlarını kırıp kırmadığı tespit edilmiştir. (2) Fiyat
kırılması ithal ürün fiyatlarının önlemin yürürlükte olmaması durumunda
Türkiye piyasasında yerli üretim dalının yurt içi satış fiyatlarının yüzde
olarak ne kadar altında kaldığını gösterir. Fiyat kırılması analizinde, önlem
konusu ülkeden gerçekleştirilen ithalatın ağırlıklı ortalama CIF ihraç
fiyatına %3 oranında gümrük vergisi ile %1 oranında gümrükleme masrafları
eklenerek bulunan Türkiye piyasasına giriş fiyatı, Süper Film firmasının
ortalama yurt içi satış fiyatı ile karşılaştırılmıştır. Buna göre 2011 ve
2012 yıllarında fiyat kırılmasının önemli seviyelerde olduğu, buna karşılık
2013 yılında Hindistan menşeli ithalatın yerli üreticinin fiyatlarını
kırmadığı belirlenmiştir. (3) Yerli
üretici Süper Film firmasının 2012 ve 2013 yıllarında maliyetlerinin altında
satış yaptığı da tespit edildiğinden fiyat baskısı analizinin yapılması uygun
görülmüştür. Fiyat baskısı, ithalatın birim fiyatlarının yerli üretim dalının
olması gereken fiyatlarının ne kadar altında kaldığını gösterir. Buna göre,
yerli üretici Süper Film firmasının ticari maliyetlerine makul oranda bir kâr
(%10) eklenmek suretiyle tespit edilen olması gereken fiyat önleme konu
ithalatın birim fiyatları ile karşılaştırılmıştır. Bu şekilde yapılan
hesaplama sonucunda Hindistan menşeli önleme konu sübvansiyonlu ithalatın
önlemin yürürlükte olmaması halinde 2011 yılında fiyat baskısına neden
olmadığı; 2012 yılında önemli seviyelere yükseldiği 2013 yılında ise ihmal
edilebilir düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Yerli üretim
dalının ekonomik göstergeleri MADDE 23 – (1) Yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinin incelenmesinde
başvuru sahibi Süper Film firmasının soruşturma konusu ürüne ait 2011-2013
yılları arasındaki verileri esas alınmıştır. (2) Söz konusu
dönem için yapılan zarar analizinde eğilimi görebilmek amacıyla TL bazındaki
veriler TÜİK tarafından hesaplanan yıllık ortalama üretici fiyatları endeksi
kullanılarak enflasyondan arındırılmış, reel hale getirilmiş ve 2011 yılı
esas alınarak endekslenmiştir. a) Üretim,
kapasite ve kapasite kullanım oranı (KKO) 1) Yerli üretim
dalının 2011 yılında 100 birim olan üretim miktar endeksi 2012 yılında
artarak 127 birime yükselmiş, 2013 yılında ise 104 birime gerilemiştir. 2) Yerli üretim
dalının üretim kapasitesi 2012 yılında tamamlanan yatırımlar sonucunda
artmıştır. Buna göre 2011 yılında 100 birim olan toplam kapasite endeksi 2012
ve 2013 yıllarında 267 birime yükselmiştir. 3) Artan üretim
kapasitesine karşılık üretim miktarında paralel bir artış yaşanmaması
nedeniyle KKO gerilemiştir. Buna göre, 2011 yılında 100 birim olan KKO
endeksi 2012 yılında 47 birime, 2013 yılında ise 39 birime gerilemiştir. b) Yurt içi
satışlar 1) Yerli üretim
dalının 2011 yılında 100 birim olan yurt içi satış miktar endeksi 2012
yılında 104 birime yükselmiş, 2013 yılında ise 73 birim olarak
gerçekleşmiştir. 2) Buna
ilaveten, 2011 yılında 100 birim olan yurt içi satış hasılatı ise takip eden yıllarda gerileyerek sırasıyla 83 ve 57 birime
düşmüştür. c) İhracat 1) Yerli üretim
dalının 2011 yılında 100 birim olarak kabul edilen ihracat satış miktarı
endeksi 2012 yılında 136 birime yükselmiş, 2013 yılında ise 140 birim olarak
gerçekleşmiştir. 2) Buna
karşılık, yerli üretim dalının yurt dışı satış hasılatı incelendiğinde ise 2011 yılında 100 birim olan endeks değerinin
2012 yılında 94 birim, 2013 yılında ise 95 birim olarak gerçekleştiği
görülmektedir. ç) Pazar payı 1) Yerli üretim
dalının toplam Türkiye pazarından aldığı pay incelenmiştir. Bu inceleme
yapılırken hem yerli üretim dalını temsil eden Süper Film firmasının verileri
hem de başvuruya destek veren Polinas firmasının verileri dikkate alınmıştır. Buna göre, 2011 yılında
100 birim kabul edilen yerli üreticilerin toplam pazar payı endeksi, 2012
yılında 118 birime yükselmiş, 2013 yılında ise 147 birim olarak
gerçekleşmiştir. İncelenen dönemde yerli üreticilerin toplam pazar payında
görülen artışın en önemli kaynağının 2012 yılından itibaren faaliyete geçen Polinas firması olduğu düşünülmektedir. d) Yurt içi
fiyatlar 1) Yerli üretim
dalının 2011 yılında 100 birim olan yurt içi birim fiyat endeksi 2012 yılında
80 birime gerilemiş, 2013 yılında ise 78 birim olarak gerçekleşmiştir. e) Maliyetler 1) Yerli üretim
dalının ilgili üründe ağırlıklı ortalama birim ticari maliyet endeksi 2011
yılında 100 iken, 2012 ve 2013 yıllarında 111 birim olarak gerçekleşmiştir. f) Stoklar 1) Yerli üretim
dalının önlem konusu üründeki stokları 2011 yılında 100 birim iken 2012
yılında 236 birime yükselmiş, 2013 yılında ise 169 birim olarak
gerçekleşmiştir. 2011 yılında 100 birim olan stok çevrim hızı 2012 yılında 51
birime gerilemiş, 2013 yılında ise 64 birim olarak tespit edilmiştir. g) İstihdam 1) Yerli üretim
dalının istihdam verileri incelendiğinde idari personel sayısında azalma
görülürken ilgili ürün üretiminde çalışan direk işçi sayısında artan üretim
kapasitesine paralel olarak bir artış yaşandığı görülmektedir. İdari personel
sayısı endeksi 2011 yılında 100 birim iken takip eden yıllarda sırasıyla 104
ve 87 birim olarak gerçekleşirken, soruşturma konusu ürün üretiminde çalışan
direk işçi sayısı endeksi 2012 yılında 162, 2013 yılında ise 145 birim
seviyesindedir. ğ) Ücretler 1) Yerli üretim
dalının 2011 yılında 100 birim olan aylık giydirilmiş brüt ücret endeksi 2012
yılında 90 birime gerilemiş, 2013 yılında ise sırasıyla 99 birim olarak
gerçekleşmiştir. h) Verimlilik 1) Verileri
incelenen yerli üreticinin ilgili ürün üretiminde çalışan işçi başına
verimlilik endeksi 2011 yılında 100 iken, 2012 yılında 78 birime gerilemiş,
2013 yılında ise 72 birim olarak gerçekleşmiştir. ı) Kârlılık 1) Verileri
incelenen yerli üreticinin ilgili üründe ticari maliyetleri dikkate alınarak
hesaplanan ürün birim kârlılık endeksi 2011 yılında 100 birim olarak kabul
edildiğinde 2012 yılında -48 birime gerilemiş, 2013 yılında ise -56 birim
olarak gerçekleşmiştir. i) Nakit akışı 1) Yerli üretim
dalının ilgili ürün satışları ile yarattığı nakit akışı endeksi 2011 yılında
100 birim iken, bu rakam 2012 yılında kârlılıkta görülen gerilemeyle birlikte
-6 birime düşmüş, 2013 yılında ise -19 birim olarak gerçekleşmiştir. j) Net
kârlılık, özkaynakların kârlılığı 1) Yerli üretim
dalının bütün faaliyetleri ile ilgili olarak yatırımların geri dönüş oranı
endeks olarak 2011 yılında 100 birim iken 2012 yılında 18 birime, 2013
yılında ise -35 birime gerilemiştir. k) Büyüme 1) Verileri
incelenen yerli üreticinin bütün faaliyetleri ile ilgili olarak aktif büyüklüğü
reel olarak 2011 yılında 100 birim iken, 2012 yılında 119, 2013 yılında ise
121 birim olarak gerçekleşmiştir. l) Sermaye
artışı 1) Yerli üretim
dalının bütün faaliyetleri ile ilgili olarak 2011 yılında 100 birim olan özsermaye endeksi 2012 yılında 81 birime, 2013 yılında ise 66 birime
gerilemiştir. m)
Yatırımlardaki artış 1) Yerli üretim
dalının ilgili ürüne yönelik yatırımları incelendiğinde 2011-2013 yılları
arasında firmanın yenileme yatırımı yapmadığı görülmektedir. Buna karşılık
söz konusu dönemde tevsi yatırımları yapılmıştır. 2011 yılında 100 birim olan
tevsi yatırımları endeksi 2012 yılında 38 birime gerilemiş, 2013 yılında ise
11 birim olarak gerçekleşmiştir. Ekonomik
göstergelerin değerlendirilmesi MADDE 24 – (1) Yerli üretim dalının ekonomik göstergeleri incelendiğinde
zarar inceleme dönemi içinde kırılganlıkların devam ettiği görülmektedir.
Nitekim yurt içi satış miktarı, yurt içi kârlılık, kapasite kullanım oranı,
dönem sonu stoklar ve ürün nakit akışı gibi hayati göstergelerde bir takım
olumsuzluklar yaşandığı göze çarpmaktadır. Yerli üretim dalının ekonomik
göstergelerinde görülen bu olumsuzlukların önlemin yürürlükten kalkması
halinde Hindistan menşeli sübvansiyonlu ithalatın yaratması muhtemel haksız
rekabet koşulları ile birlikte daha da vahim bir hal alacağı düşünülmektedir. Önleme konu
ülkenin üretim kapasitesi ve ihracat kabiliyeti MADDE 25 – (1) Uluslararası Ticaret Merkezi (International Trade Center – ITC) verileri kullanılarak Hindistan’ın önlem konusu ürünlerde
gerçekleştirdiği ihracata bakıldığında 2008 yılında 106 bin ton olan
ihracatın 2013 yılında 200 bin tona çıktığı ve Hindistan’ın halihazırda önemli bir ihracat potansiyeli ve kapasitesi bulunduğu
görülmektedir. Hâlihazırda yürürlükte olan önlem dolayısıyla Türkiye’ye yapılan
ihracatın düşük seviyelerde kaldığı ancak önlemin kalkması halinde tekrar
artacağı düşünülmektedir. Nihai
bildirim sonrasında sunulan görüşler MADDE 26 – (1) Hindistan’da yerleşik firmaların yetkili temsilcisi
tarafından Hindistan menşeli ithalatın önemli ölçüde düştüğü ve toplam
ithalat içindeki payının önemli ölçüde gerilediği ifade edilerek söz konusu
ithalatın miktarının yerli üretim dalı üzerindeki zarara ilişkin ihmal
edilebilir düzeyde olduğu öne sürülmüştür. Buna ilaveten, yerli üretim dalının
üretim, kapasite kullanım oranı, yurt içi satışlar ve pazar payı gibi
göstergelerindeki bozulmanın kaynağının yapılan büyük ölçekli yatırımlar
olduğu; talepteki büyümeye nispetle daha büyük ölçekli olan yatırımlar
nedeniyle nakit akışı, yatırımların geri dönüş oranı ve kârlılık gibi
göstergelerin olumsuz bir seyir izlediği ifade edilmiş, yerli üretim
dalındaki zararın kaynağının Hindistan menşeli ithalat olamayacağı ifade edilmiştir. (2) Hindistan
menşeli ithalatta görülen gerilemenin kaynağının yürürlükteki önlemler olduğu
düşünülmektedir. Nitekim Hindistan mevcut yerleşik üretim kapasitesi ile
önleme konu üründe dünya ticaretinde önemli ülkeler arasında yer almaktadır.
Bu itibarla, önlemin yürürlükten kalkması halinde sübvansiyonlu ithalatın
artmasının ve bu artışın sonucunda yerli üretim dalında görülen olumsuzlukların
da artarak devamının kuvvetle muhtemel olduğu düşünülmektedir. (3) Yerli
üretim dalı nihai bildirime ilişkin olarak sunduğu yanıtta, Hindistan
Hükümetince sağlanan sübvansiyonlara ilişkin tespitlere katıldığını beyan
etmiştir. Buna ilaveten, Hindistan’da yerleşik üretici/ihracatçı firmaların
soruşturma konusu üründe dünyanın önde gelen üreticileri arasında oldukları;
sahip oldukları yüksek üretim kapasitesi ile önlemin yürürlükten kalkması halinde
aşina oldukları ve dağıtım kanallarını bildikleri Türkiye piyasasına nüfuz
edebileceklerini savunmuştur. BEŞİNCİ BÖLÜM Değerlendirme
ve Sonuç Sübvansiyonun
devamına ilişkin belirlemeler MADDE 27 – (1) Bu Tebliğin üçüncü bölümünde yer alan tespit ve
değerlendirmeler çerçevesinde mevcut önlemin yürürlükten kaldırılması halinde
sübvansiyonlu soruşturma konusu ithalatın devamlılık arz edeceği
düşünülmektedir. Nitekim 15 inci maddede belirtildiği üzere, mevcut
sübvansiyon programlarının yanı sıra esas soruşturmada incelemeye konu
olmamış olan önlem alınabilir nitelikte yeni programların da yürürlükte
bulunduğu anlaşılmaktadır. (2) Bu
çerçevede, bu Tebliğin sekizinci maddesinde de ifade edildiği üzere,
Yönetmeliğin 35’inci ve 41’inci maddeleri çerçevesinde yapılan çalışma
sübvansiyon oranlarının hesaplamasına yönelik olmayıp mevcut önlemin
yürürlükte olmadığı bir ortamda soruşturmaya konu Hindistan’da yerleşik
üretici/ihracatçıların sübvansiyonlu olarak Türkiye’ye ihracat yapıp
yapmayacaklarına ilişkindir. Yapılan çalışma neticesinde ortaya çıkan
belirleme ve ilk soruşturmada ulaşılan tespitler mevcut önlemin ortadan
kaldırılması halinde sübvansiyonlu ithalatın devam edeceğine ilişkin somut,
nesnel ve kanıtlanabilir nitelik taşımaktadır. Zararın
yeniden meydana gelebilme ihtimaline ilişkin belirlemeler MADDE 28 – (1) İthalat istatistiklerine bakıldığında önlem sonrasında
Hindistan’da yerleşik üretici/ihracatçıların önlemin etkisiyle Türkiye
piyasasına girmekte sıkıntı yaşadığı anlaşılmaktadır. Hindistan’ın diğer
ülkelere gerçekleştirdiği ithalatın seyrinde aynı dönemde bir gerileme
yaşanmamış olması önlemin yürürlükten kaldırılması halinde sübvansiyonlu
ithalatın Türkiye piyasasına nüfuz edebileceğini göstermektedir. (2) Yerli
üretim dalının ekonomik göstergeleri incelendiğinde ise önemli bazı
göstergelerin ciddi ölçüde kırılganlık gösterdiği düşünülmektedir. Bu
itibarla, önlemin yürürlükten kaldırılması halinde yukarıda bahsi geçen
kırılganlıkların daha ciddi bir boyuta gelerek mevcut olumsuzlukların artacağı
değerlendirilmektedir. Karar MADDE 29 – (1) Soruşturma
süresince elde edilen bilgi ve belgeler ışığında, mevcut önlemin yürürlükten
kaldırılması halinde sübvansiyonun ve zararın devamının veya tekrarlamasının
muhtemel olduğu tespit edildiğinden, İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme
Kurulunun kararı ve Ekonomi Bakanının onayı ile soruşturma konusu ürün için
uygulanmakta olan telafi edici vergi şeklindeki kesin önlemlerin aşağıda
belirtilen şekilde uygulanmaya devam edilmesine karar verilmiştir. Uygulama MADDE 30 – (1) Gümrük idareleri, Karar maddesinde gümrük tarife pozisyon
numarası, tanımı ve menşe ülkesi belirtilen eşyanın, diğer mevzuat hükümleri
saklı kalmak kaydıyla, serbest dolaşıma giriş rejimi kapsamındaki
ithalatında, karşılarında gösterilen oranda telafi edici vergi şeklindeki
kesin önlemi tahsil ederler. Yürürlük MADDE 31 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 32 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Ekonomi Bakanı yürütür. 16 Eylül 2015
ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 29477 |